ALFABE, Belirli bir dili yazmak için kullanılan her türlü yazı düzenine ve yazılara özgü işaretlere alfabe denilir. Alfabe sözcüğü Yunan alfabesinin ilk iki harfi olan alfa ve beta sözcüklerinin birleştirilmesinden meydana gelmiştir. Günümüzde alfabe yerine kullanılmaya başlanan abece sözcüğü de aynı şekilde türetilmiştir.
Alfabeyle yazının ortaya çıkışı aynı zamanda olmamıştır. Yazının bulunuşu alfabeden, daha doğrusu alfabelerden daha önceye rastlar. Hemen hemen her dile bir tane düşecek kadar çok sayıda alfabe vardır. Genellikle bunlar arasındaki ayrımlar oldukça küçüktür. Günümüzden yaklaşık altı bin yıl önce bulunan yazının yardımıyla insan, kısıtlı sayıdaki sözcüklerin anlamını, işaret ve resimlerle anlatmaya başlamıştır. O dönemlerde yaşam oldukça ilkel ve yazmak henüz bir gereksinim değildi. İletişim için gerekli olan sözcüklerin sayısı da, ilkel yaşam koşullarına bağlı olarak çok azdı.
Resim yazısı
Hayvanların karmaşık bir konuşma diline gereksinme duymayışlarının ve yazı yazmalarının söz konusu olmayışının nedeni, yaşamlarının son derece ilkel olması, yalnız tehlike, açlık gibi birkaç ilkel duyuma sahip olmaları, araç kullanmamaları ve bu nedenle de nesnelere ad verme zorunluluğunda olmamalarıdır. Altı bin yıl öncesinin insanları yapı olarak günümüz insanı gibi olmakla birlikte, yine de çok ilkeldiler. Yazıyla anlatmaları gereken şeylerin sayısı da oldukça azdı. Omeğin kral, kendisinin güneş kadar güzel ve güçlü olduğunu düşünür ve bunu yazıya geçirmek isterse, yapacağı tek şey, birtaşın üzetine kendi resmini ve yanına da güneş şeklini kazdırmaktı.
Yazı olarak bile tanımlanamayan bu ilkel yazı türüne “piktogram” (grama, Yunancada bir kavramın grafik anlatımı. yani yazı demektir) adı verilir. Piktogram resme ve çizime dayanır. İlkel piktogramdan, zamanla şekillerle anlatılması daha güç kavramları anlatmaya yarayan ve “ideogram” adı verilen işaretlere geçilmiştir. Kralın güzel olduğunu anlatmak, daha doğrusu yazmak kolaydır, ama kralın aynı zamanda akıllı ve iyi kalpli olduğunu da yazmak güçtür. İşte akıllılık ve iyilik gibi soyut kavramları da açıklayabilmek amacıyla yazı, yeni işaretlerle zenginleşmiştir. Eski Mısırlıların geliştirdiği yazı türü olan “hiyeroglif”, oldukça çok sayıdaki kavramı açıklamayı başaran hiktogram ve ideogramlardan oluşmuştur.
Ancak hiyeroglif de yeterli değildi. Yeni sözcük uydurmak, yeni işaretler uydurmaktan daha kolaydı. Yalnız Çinliler, ünlü sabırlarının yardımıyla çok sayıda ideogram üretmeyi başarmışlardır. Böylece, bu birbirlerinden değişik ideogramlar aracılığıyla her sözcüğü yazabilecek düzeye gelmişlerdir. Gerçekten de Çin alfabesi, yaklaşık seksen bin işaretten oluşur. Çinlilerin çoğunluğu bu alfabenin tamamını ezbere bilmezler. Yalnızca iki üç bin işareti kullanarak anlaşırlar.
Fenikeliler ve Mısırlılar
Bu sistem, insanların yeni ideogram üretmekten yorgun düşmelerine değin sürmüştür. Çünkü
giderek şekiller daha garipleşmeye ve anlaşılmazlaşmaya başlamıştır. Sonunda sözcüğün anlamını veren işaretler yerine, bir sözcüğü oluşturan sesleri açıklayıcı işaretlerin daha akıllıca olduğu düşünülmüştür. Bu büyük buluşun kime ait olduğu bilinmemektedir. Belki Mısırlılar hiyerogliflerini daha zenginleştirmek ve kusursuz bir duruma gelmesini sağlamak için, belki sürekli yolculuk yapmak ve yazı yazmak zorunda olan Fenikeliler tarafından getirildiği konusunda tam bir görüş birliği vardır.
Yunanlılar
Bütün bu buluşlara bir düzen getiren ve daha çok sayıda insanın yararlanmasına olanak sağlayan ilk basit alfabeyi düzenleyenler Yunanlılardır. Söz konusu alfabenin yapımı İsa’dan yaklaşık 500 yıl öncesine rastlar. Yunanlılar ayrıca günümüzde kullanılan yazı düzeniyle, yani harfleri soldan sağa sıralayarak yazan ilk toplumdur. Araplar ise tam tersine, sağdan sola doğru yazarlar. Bu arada başka uygarlıklar da kendi alfabelerini düzenlemişlerdir.
Böylece; heceye dayalı, yani her işaretin bir heceyi gösterdiği alfabeler ortaya çıkmıştır. Bu alfabeler ideogramlara oranla önemli bir ilerlemedir, ama giderek daha fazla sayıda harfe gerek gösterirler. Ayrıca yalnız sessiz harflerden oluşan ve sesli harflerin az kullanıldığı diller için geçerli alfabeler ortaya çıkmıştır.
Günümüzde birçok küçük alfabe artık kullanılmaz duruma düşmüştür. Rusların ve Bulgarların kullandıkları “kiril” alfabesi bugün kullanılanlar içinde en son ortaya çıkan alfabedir. Bu alfabeye kiril alfabesi denilmesinin nedeni Aziz Kirillus tarafından bulunmuş olmasıdır. Bu din adamı alfabeyi, İncili Slav dillerine çevirmek amacıyla kullanmıştır. Latin alfabesi de Hıristiyanlığın aracılığıyla dünyanın en tanınan ve en çok kullanılan alfabesi durumuna gelmiştir. Bundan başka İspanyollar, Fransızlar ve İngilizler gibi dünyanın büyük bölümünü egemenlikleri altına alan ülkelerin alfabesi olması da Latin alfabesinin yayılmasında etken olmuştur. Latin alfabesinin kusursuz ve her topluma uygun olduğu söylenemez.
Türk Alfabesi
Türkler OrtaDoğu ve Anadolu’ya yerleştikten sonra yüzlerce yıl Arap harflerini kullanmışlardır. Osmanlılar , döneminde sanat, edebiyat ve bilim yapıtları hep Arap harfleri ile yazılmıştı. Fakat Arap harfleri Türkçe’ye uymuyordu. Bu nedenle okuma yazmada güçlük çekilmekteydi. Atatürk bu önemli sorun üstünde durmuş, Türk bilim adamları ve yazarlarıyla tartışarak Latin kökenli bir alfabe düzenlenmesini sağlamıştır. 1 Kasım 1928’de kabul edilen Türk Alfabesi okur yazar oranının artmasında önemli rol oynamıştır.