Sabun yüzyıllardır her gün kullanılan kişisel temizlik maddesi. Günümüzde kullandığımız sabunun ilk versiyonu Fransız kimyager Michel Eugene Chevreul tarafından 1811 yılında icat edildi. Michel Eugene Chevreul yağ, gliserin ve yağ asitlerini kimyasal süreçten geçirerek bulduğu sabun, günümüzde bir kaç değişiklik ve gelişme ile kullandığımız sabunun aynısıdır. Sabunun bulunuşu ile ilgili daha eski bilgilere bir göz atmakta yarar vardır.
Sabun 1811 yılında bulunmadan önce de biline ve kullanılan bir temizlik maddesi idi fakat eski çağlardan beri kullanılan sabun günümüzde kulanılanlardan oldukça farklı idi.
Antik Çağda Sabun
Sabunun kullanımı ile ilişkili elde bulunan en eski kayıtlar M.Ö. 2800 yılına ve Babil Medeniyetine ait kil tabletlerdir. Babillilerin sabun kullandığına dair belgelere rastlanmıştır. Sabun niteliği taşıyan maddelerle ilgili ilk yazılı belge olan bu kil tabletlerde, potasyum ve yağla karıştırılarak elde edilen bir maddeden söz ediliyor.
M.Ö. 1500 lü yıllara ait Ebers Papirüsünde ise Mısırda sabunun yıkamada kullandığını gösteriyor. Bu belgede bahsedilen sabunun bir tuğla büyüklüğünde ve hamur kıvamında olduğu bilinmektedir.
Yine M.Ö. 600 lü yıllarda Fenikelilerin sabun yaptığı bilinmektedir. Bu tarihlerde sabun Fenikeliler ile Galyalılar arasında önemli bir ticaret malı olmuştur. Bu ticaret Roma döneminde sabunun bir numaralı temizlik aracı olmasını sağlamıştır.
Eski zamanlardan kalma bir Roma masalına göre, sabunu ilk defa kadınlar keşfetmiş. Hayvanların kurban edildiği Sapo Dağı’nın kıyısında bulunan Tiber Nehri’nde çamaşırlarını yıkayan kadınlar, çamaşırlarını eskiye oranla daha az çaba sarf ederek temizledikleri fark ettiler. Çünkü, hayvanların kurban edildiği Sapo Dağı’ndan Tiber Nehri’ne, yağmurla birlikte hayvan yağları ve odun külleri karışıyordu.
Bu karışım ise, bayanların çamaşır günü için hoş bir hediye oluyordu. İngiltere’nin eski halklarından Keltler de, hayvansal yağlar ve bitki küllerinden ürettikleri sabuna “Saipo” adını verdi, bu sözcük daha sonra “Soap” olarak değişti.
Avrupada Sabun
Batı Roma’da banyo temizlik kültürü oldukça gelişmişti. Kişisel temizliğe oldukça önem veren Roma medeniyetinde yüzlerce hamam yapılmış ve hamam kültürü ve sabun M.S. 25 yılında altın çağını yaşamıştı. M.S 476 yılında Roma İmparatorluğunun yıkılması ile Avrupa’da banyo kültürü kilisenin de uygunsuz olduğu gerekçesini empoze etmesi ile yerle bir oldu. Temizlik orta çağ avrupasında artık bir kültür olmaktan çıkmıştı. Bu durum bir çok salgın hastalığı ve özellikle veba salgınlarını getirdi.
Her ne kadar Orta Çağ Avrupası temizlikle pek ilgilenmese de Roma dan kalma sabun yapımcılığı avrupaya taşınmış oldu. 7. yüzyılda sabun yapımcılığı artık bir meslek sayılıyordu. Sebze ve hayvan yağlarına bitki külleri ve güzel kokular katan sabun yapımcıları kendi ticaret ağlarını kurdular. Güzel kokuların da katılmasıyla artan sabun çeşitleri çamaşır yıkamada ve banyo yapmak için kullanıldı.
Sabuna talep arttıkça üretimi de arttı ve sabuncular bir esnaf grubu oluşturdu. 10. Yüzyılda Bizans’ta esnaf loncaları içinde sabuncu esnafı grubu da vardı.
Türklerde Sabun
Türkler yaklaşık olarak 11. yüzyıla kadar sabun yerine sulardaki soda, çöven, saparma, sabun otu, süt kökü, kaşık otu, kılaya kavuğu, acı ağaç, herdemtaze, tavşankulağı, hintkestanesi gibi saponinli maddeleri ve kül kullandı. Belgelere göre bugünkü sabunun ilkel şekli ilk çağlarda Araplar tarafından yapıldı. Sabunculuk, ortaçağda İslam ülkelerinde gelişmiş bir imalat koluydu. Osmanlı’nda sabun esnafı tertip edilen törenlerde esnaf alaylarında yer alıyordu. Arşivlere göre Osmanlılarda sabun imali ve tüketiminin oldukça yaygın olduğu bilinmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu sabun üretimi açısından çok zengindi. İmparatorlukta üretilen sabun türlerine örnek olarak, Trablus sabunu, çiçek sabunu, misk sabunu, Hünkari sabun, beyaz ve siyah paşa sabunu, alaca sabun, kara sabun, kokulu sabun, Kandiye sabunu Girit Sabunu, Arap sabunu, leke sabunu ve fes sabunu gösterilebilir.
Osmanlılarda sabunla ilgili ilk düzenlemeler Fatih Sultan Mehmet, İkinci Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devri kanunnamelerinde görülür.
Fatih dönemine ait Foça sabunhanesi ile ilgili düzenlemede ve Yavuz devrine ait Trablus Sancağı kanunnamesinde sabun konusunda hukuki düzenlemeler bulunur. Sonraki dönemlerde sabunun üretimi, kalitesi, fiyatı, kontrolü, ticareti ve sabuncu esnafı konularında oldukça fazla belge ve düzenleme bulunması dikkat çekicidir.
Sabun temel olarak, zeytinyağı, prina yağı, ay çiçek yağı, yerfıstığı yağı, palmiye özü yağı, iç yağı gibi maddelerden elde edilen yağ asitleri ile sodyum tuzlarının tepkimesinden oluşuyor. Sabun üretimi, yıkama, pişirme, sıvılaştırma ve sabunlaşma olmak üzere dört evreden meydana geliyor. Yoğurma sırasında parfümler katılarak kokulu sabunlar elde ediliyor.
Kozmetik sanayinin gelişmesiyle sadece temizlik maddesi olmaktan çıkıp, özel formüller ve kokularla farklı özellikler kazanan sabun, gençlik, güzellik ve pürüzsüz bir cildin en doğal kaynağı haline geldi.