Arkeolojiyi kim buldu, kurucusu kim?

İnsanoğlunun geçmişe olan merakı antik zamanlardan beri varolmuştur. Geçmişe bakarak nereden geldiğini araştırmak neredeyse her toplum için bir tutku olmuştur. Arkeoloji tarihi verilerin kanıtlanmasında ve geçmişin aydınlatılmasında çok önemli bir yere sahiptir. Arkeoloji eski zamanları, bütün eserlerine ve maddi kalıntılarına bakarak inceleyen, tarihe yardımcı olan bir bilim dalıdır. Yunancadaki arkhaios, eski ve logos, bilim kelimelerinden gelir.

Arkeolojinin inceleme sahasına her türlü san’at eserleri, şehir kalıntıları, abideler ve çeşitli eşyalar girer. Bu malzemelere dayanarak eski çağların tarihini canlandırmaya çalışır. Arkeolojinin temeli, insan tarafından yapılmış elle tutulan her eseri inceleyerek, herbiriyle insanlık tarihinin bir safhasını ortaya çıkartmaktır. Arkeologlar, bu incelemeleri esnasında  filoloji, antropoloji, jeoloji, etnografya, coğrafya, nümismatik, sanat tarihi gibi yardımcı ilim dallarından geniş çapta faydalanırlar.

Arkeolojik çalışmaların başlangıç tarihi bilinmemekle beraber, insanoğlu, çok eski devirlerden beri geçmişini incelemeye başlamıştır. Rönesansta arkeolojik çalışmalar sanat tarihi ile beraber anılır olmuştur. Fransız Caylus ve Alman Winckelmann, arkeolojiyi ilgi çekici ilim haline getirmiştir. Winckelmann, aynı zamanda arkeoloji ilminin kurucusudur.

K.O. Müller adındaki Alman arkeolog, eserlerin metotlu olarak nasıl inceleneceğine dair ilk defa çok esaslı kurallar ortaya koymuştur. Müller’e göre eserler yapıldıkları çağlara, kullanma maksatlarına göre; bundan başka cinslerine göre de tasnif edilmelidir ki, eserin  mahiyeti tam olarak anlaşılabilsin. Bu görüşleriyle Müller, arkeolojinin gelişmesinde yeni adımlar atmıştır.

Arkeolojinin en çok tekamül ettiği çağ on dokuzuncu asrın sonu ile yirminci asrın başı olmuştur. Ön Asya’da kullanılan çivi yazısının okunması, hiyeroglifin çözülmesi; eski medeniyetlere alakanın artmasına sebep olmuştur.

Mısır’da ve Mezopotamya’da başlayan kazılar da Orta Asya medeniyetlerini ortaya çıkartmıştır. Bu bölgede kazılar yapan Alman,  Fransız, İngiliz arkeologların ortaya çıkardıkları saraylar, tapınaklar, kitaplıklar ve yazılı belgeler, Yunan sanatının eski çağlardan  kalma yegane medeniyet eseri olmadığı sonucunu ortaya çıkarmıştır.

Sualtı arkeolojisi

1950’den sonra ilmi temellere dayalı olarak Sualtı arkeolojisi kazıları da başlamıştır. Dalgıç elbiselerinin bulunması, bu alanda önemli ilerleme kaydedilmesine sebep olmuştur. Narbonne’deki Augustus tapınağının 13 parça mermer sütunları ve lentoları deniz altından çıkarıldı. Türkiye’de ilk ilmi Sualtı arkeolojisi çalışmaları, G. Bass başkanlığında Antalya-Gelidonya bataklığında başlatılmış oldu. Bu çalışmalar Bodrum-Yassıada batağı çalışmaları ile halen devam etmektedir.

Paylaşın Bilgi Çoğalsın