Faşizmi kim buldu

Demokratik idârelerde sosyal sınıfların dengesinin bozulmasında, orta sınıflar arasındaki dayanışmaya dayanan bir dikta rejimi. Faşizm kelimesinin aslı Lâtince olup, “demet” mânâsına gelen fasces kelimesinden gelir. Kelime İtalyancaya fascio’dan türetilmiştir. Kelime anlamı olarak, eski Roma devrinde imparatorun arkasında yürüyen iki cellatın bir sopa demetinden yaptıkları “balta ve sopalar”dır. Mecazî anlamı ise “birlik ve kuvvet” sembolüdür.

Günümüzde faşizm, totaliter bir otorite rejimi olarak tanınmaktadır. Devlet idâresinde “diktatörlük”
anlamını taşıyan bir kavram olmuştur. Faşizm, 1942-1945 yıllarında İtalya’da Benito Mussolini
tarafından kurulan rejimde geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Bu rejim, sosyalizme ve özellikle
marksizme karşı bir tepki olarak doğmuştur. Ancak bâzı müellifler faşizm kökünü 19. yüzyıl başlarına
kadar indirmektedirler. Bunlar; Fransız İhtilâli ile başlamış, solcu radikal hareketlere eski hâkim
sınıfların gösterdikleri mukâvemeti de faşizm kelimesinin mânâsı içine almışlardır.

Faşizm, önceleri belli bir doktrinden tamâmen mahrum bir hareket olarak ortaya çıkmıştır.İktidârı ele
geçirdikten sonra da, uzun yıllar bu fikir ve doktrin yoksulluğu devam etmiştir. Daha sonraları
Mussolini’nin, faşizmi bir doktrin üzerine oturtmak istediği görülmüştür. Mussolini’nin faşizmde devlet
görüşü ve anlayışı şu tek cümlede özetlenmiştir:“Devlete karşı hiçbir şey olmaz. Devletin dışında hiçbir
şey olmaz.” Demokrasi kâidelerine aykırı bir sistem olan faşizmin esâsını devletçilik anlayışı teşkil
etmektedir. Devletin üstünde hiçbir kuvvet yoktur.İnsan ve hakları devlet içinde bulundukça önem taşır.
Felsefî görüş olarak Georges Sorep’in şiddet doktrininden ve milliyetçilik görüşü olarak da Charles
Mourros ve D’annunzio’nun fikirlerinden etkilenen faşizmin, din ve ahlâka değer vermesi, nüfus
çoğalmasına çalışması, dışa göçün kısıtlanması, aşırı silahlanmaya önem vermesi ve millî ekonomi
gibi prensipleri vardır. Faşizm, şahsı cemiyet menfaatinin sağlanmasında sâdece bir vâsıta olarak
görür.Kişi gâyeye hizmet için işe yaradığı sürece kullanılan, işe yaramadığı zaman da bir kenara
bırakılan bir âlettir.Kişi ancak devletin müsâadesi ölçüsünde hürriyete sâhib olabilir.
Faşizmde siyâsî hayata tek bir parti hâkimdir.Mülkiyet hakkı ve kapitalizm devam etmekle beraber
iktisâdî organlar siyâsî iktidârın mutlak kontrolü altındadır. Ekonominin bünyesi kooperatizm esaslarına göre şekillendirilmiştir.

İtalya’da Mussolini’nin,İspanya’da Franco’nun, Portekiz’de Salazar’ın, Avusturya’da Dolfuss’ün temsil
ettikleri rejimlerde, kooperatizm ve faşizm prensiplerine değişik derecelerde rastlanmıştır.
Güney-Amerika ülkelerinde faşizm benzeri diktatörlükler zaman zaman belirmiştir.İkinci Cihan
Savaşından sonra, faşizm kelimesi daha geniş bir anlamda kullanılmıştır.Nasyonal sosyalizme de,
kooperatizm karakteri taşımamasına rağmen, faşizm etiketi yapıştırılmıştır. Solcularla aktif mücâdele
hâlindeki bütün gruplara bu ismi yakıştıranlar çıkmıştır. Günümüzde,İtalya’da faşizmi yeniden kurmak
isteyenlere “neo faşist” Almanya’dakilere ise “neo nazi” denmektedir.

Paylaşın Bilgi Çoğalsın