Kağnıyı kim buldu

İki tekerlekli, tekerlekleri dingile bağlı çift öküz veya camızla çekilen ekseriya yük taşımada kullanılan
araba. İnsanların tekerlekleri yapıp kullanmasından sonra kağnı tipindeki arabalar onun en büyük
yardımcısı olmuştur. Yapılan kazılarda tekerlekli arabalara ilk defa mîlâttan 4000 yıl önce, Sümer
ülkesinde rastlanmaktadır.

Buradan Anadolu yolu ile Avrupa’ya yayılan tekerlekli arabalar, M.Ö. 2000
yıllarında İskandinavya’ya kadar ulaşmıştır. Anadolu’da yapılan kazılar bu hususta yeni bilgiler elde
edilmesine yardımcı olacaktır.

Kağnı sözüne, Orhun Yazıtlarında rastlanmaktadır. Bu bakımdan kağnının, Türkler tarafından
kullanılması çok eskidir. Uygurcada boyunduruk kayışı tâbiri geçmektedir. Anadolu’da yüzyıllardır
kullanılan kağnı, bilhassa İstiklâl Harbinin sembolü hâline gelmişti. Yolsuz, izsiz, çamurlu yerlerde,
cephede, malzeme ve insan taşımada kağnıdan çok istifâde edilmişti. Ağır yük altında tekerleklerden
çıkan gıcırtılar iniltilere benzetilerek zaman zaman edebiyata konu olmuştur.

Kağnılar teker, kağnı evi ve boyunduruk olarak üç parçadan meydana gelir. Tekerlekler ay biçimi iki
tahta ile bunların arasında bir göbekten ibârettir. Tekerin çevresine bir cm kalınlığında iki üç cm
genişliğinde demir çember kızdırılarak geçirilir. Böylece tahta tekerleğin kısa zamanda parçalanıp
elden çıkması önlenmiş olurdu. Tekerlekleri birleştiren dingil üzerine oklar, bu okların üzerine de kağnı
evi tâbir edilen kısım oturtulurdu. Boyunduruk ise hayvana kayışlarla bağlanan kısımdır.

Kağnıyı idâre eden kimse ayakta veya oturarak elindeki iki metre boyundaki meses veya üvendere adı
verilen ucu nodullu (sivri demir) değnekle öküzleri yönlendirir. Anadolu’nun bâzı yörelerinde hâlâ
kağnılara rastlanmaktadır.

Paylaşın Bilgi Çoğalsın