Tango, 1880’li yılların başında Arjantin ve Uruguay arasındaki River Plate bölgesinde başlayan eşli bir dans türüdür. Arjantin’in Buenos Aires şehrinde fakir halkın yaşadığı mahallelerde yaygınlaşmaya başlamıştır. İlk tango dansı Tango Corillo (Creole Tango) olarak bilinmektedir. Tangonun bir çok türü vardır. Günümüzdekine en yakın şeklini, İspanyol tangosunun hızlı tempolu hareketlerinden ve ayrıca bir Arjantin dansı olan Milonga ile kaynaşmasıyla almıştır. Ayrıca Küba Habanera’sından etkiler taşımaktadır. Tango 1900’lü yılların başında artık bir çok halk tarafından kabullenilmeye hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. 1915 yılında ise kenar mahallerden Avrupa’nın sosyetesine ve şık çevrelerine yayılmaya başlamıştır. Hızla yayılan çılgın bir moda halini almıştır. Ünlü müzisyenler tango müziği ile ilk bestelerini 1910 lu yılların başlarında yayınlamaya başlamışlardır.
Tango’nun ilk kökenleri
Tango, Afrika ve Avrupa köle kültürünün etkilerini taşıyan bir danstır. Eski köle halklarının Candombe tören dansları, modern Tango’nun ilk şekli olarak gözlemlenmiştir. Dans, Buenos Aires ve Montevideo’nun alt sınıf yerleşim yerlerinde başladı. Müzik, Avrupa’dan çeşitli müzik biçimlerinin kaynaşmasından türemiştir. Başlangıçta kölelerin müzikal toplantılarına atıf yapan River Plate havzasındaki “tango” ve “tambo” sözcüğü, sömürge otoritelerinin yazılı kayıtlarıyla 1789 yılında yasaklanmaya çalışıldı.
20. yüzyılın ilk yıllarında, Buenos Aires’ten dansçılar ve orkestralar Avrupa’ya gitti. Avrupa’da ilk tango çılgınlığı Paris’te başladı; kısa süre sonra Londra, Berlin ve diğer başkentlere yayıldı. 1913 yılının sonlarına doğru, New York City’yi ABD ve Finlandiya’da vurdu. Tango müziği ilk başlarda oldukça hızlı bir tempodaydı. Bu dönemin eğitmenleri, bu tango tarzına “Kuzey Amerika tangosu” diyorlardı. 1914 yılına gelindiğinde Albert Newman’ın “Minuet” tangosu gibi bazı varyasyonlar ile birlikte daha otantik tango stilleri geliştirildi.
İlk tango şarkıları hareketli, eğlenceli ve keyifli parçalardı; 1928’lere gelindiğinde hem müzikte, hem de sözlerde yoğun bir melankoli havası egemen oldu. Dansta yapılan hareketler ve adımlar da ilk başlardaki canlı havasını yitirerek daha yumuşak salon adımlarına dönüştü. Tango müziğinin ölçüsü İ ’tür. Ispanya’da yapılan tango ise fla-menko dansıyla müziğinin neşeli ve canlı bir türüdür; büyük olasılıkla Arjantin dansından etkilenmiştir.
Türkiye’de özellikle 1940’larda, İspanyolca tangolar en sevilen dans müzikleri arasındaydı. Tango plaklarının çok satılması üzerine, birçok gece kulübünde tango orkestraları çalmaya başladı. Bunların bir bölümü, şarkıları Türkçe sözlerle seslendirmeye önem verdi. Bunu Fehmi Ege ve Necdet Koyutürk’ün bestelediği Türkçe tangolar dönemi izledi. Günümüzdeki Türk pop müziği şarkılarının yerini tutan 1950’lerin tangoları sonraki yıllarda yavaş yavaş gözden düştü. Bugün, çok seyrek de olsa, radyo ve televizyon programlarında ve bazı gece kulüplerinde tangoya yer verilmekte,
Şecaattin Tanyerli de eski kuşağın tek temsilcisi olarak tangolar söylemeyi sürdürmektedir.