Sanayinin vazgeçilmezi somun ve cıvatalar ilk olarak ağaçyan yapılmaktaydı. Somun ve cıvatadan, sıkıştırıcı olarak, 1550 yılından itibaren Avrupa’da yararlanılmaya başlandı. Bu somun ve cıvatalar, tamamen elle ve tahtadan yapılıyordu. 1798 yılında ABD’de David Wilkinson somun ve cıvata üreten bir araç yaptı. Ondan bir yıl önce de İngiliz Henry Moudslay, tamamı metal olan cıvatalarla somunları üretmeyi başarmıştı. Bu iki buluş üzerine, somun ve cıvata hızla yayıldı. 19. yüzyıla gelindiğinde makine ve bina yapımında metal somun ve cıvatalar ahşap benzerlerinin yerlerini tamamen almış durumdaydılar.
Somun, cıvata veya saplama ile beraber kullanılan, ana sökülebilir bağlantı elemanlarından biridir. Temel olarak, ortasında kılavuz çekilmiş (vida açılmış) bir delik olan basit bir parçadır.
İki bağlantı elemanı (cıvata-somun veya saplama-somun), vida dişleri arasındaki sürtünme kuvvetinin etkisiyle birbirlerine tutunurlar. Ayrıca cıvatanın ve somunun birleştirilen parçalara oturan yüzeylerinde de cıvata ve somunu “kilitleyen” birer sürtünme kuvveti mevcuttur. Bağlantının, ortamdaki titreşim ile bir süre sonra gevşeyerek sökülmemesi için somun/cıvata uygun tork ile sıkılarak cıvatanın/saplamanın hafifçe uzaması ve birleştirilen parçaların da hafifçe sıkışması, bu sayede cıvatanın ve birleştirilen parçaların birer yay gibi davranarak titreşim esnasında vida dişleri ve parça-bağlantı elemanı arasındaki sürtünme kuvvetlerinin “hiçbir zaman” sıfırlanamaması sağlanır. Zira bu sürtünme kuvvetlerinin sıfırlanması, bağlantı elemanlarının gevşemesine ve sökülmesine sebep olur.
Cıvata, birbirine bağlanmak istenen parçaların üzerine delik açılarak ucuna somun takılarak sıkıştırılan bir bağlantı elemanıdır. Genellikle somun ile birlikte kullanılır.
Cıvatanın en çok kullanıldığı alanlar makine ve inşaat sektörüdür. Kelime kökü İtalyanca “Giaveta” sözcüğünden gelmekte olup, ilk kullanılışı M. Ö. 1. yüzyıla dayanmaktadır. Antik çağlarda silindirin üzerine tel sarılarak lehimlendi ve ilk dişli bağlantılar kullanılmaya başlandı. M.Ö. 250 yıllarında Arşimet vidası su taşımada kullanıldı. Gerçekte İskenderiyeli Heron tarafından M.Ö. 1. yüzyılda bulunmuş olan vida, o zamanlardan itibaren cerrahi aletlerde kullanıldı. Döküm tekniği ile üretim yapılıyordu. Avrupa’da 1400’lerde görülen cıvata, 1452-1519 yılları arasında Leonardo Da Vinci tarafından geliştirilmiştir. İlk tornavida kullanımı da 1700’lü yıllara rastlar. İngiltere’de 1797 yılında, Henry Maudslay (1771-1831) Amerika’da David Wilkinson 1798’de cıvata patenti almışlardır.
1850’li yıllarda sıcak dövme tekniği ile yapılan üretim 20.y.y’nın başından itibaren seri imalatın hayatımıza girmesiyle modern üretim teknolojisi olan soğuk dövme sistemine geçmiştir. Bu sistemle günümüzde, dakikada 200 – 300 adet parçaya kadar üretim yapılabilmektedir. Amacına göre birçok çeşit cıvata vardır. Bunların arasında en çok kullanılanları altı köşe başlı cıvatalar ve alyan başlı denilen imbus cıvatalardır. Somun ve cıvataların dişleri (yiv) birbirine uygun olmalıdır. Farklı ölçeklerdeki somun ve cıvata bir bağlantıda kullanılamaz.
Kesin olarak bilinmemekle birlikte yüzlerce cıvata ve vida çeşidi bulunduğu bir gerçektir. Cıvatalar, demir, çelik, pirinç, bronz, titanyum, bakır, aluminyum gibi maddelerden yapılmakta olup, makine ve inşaat sektöründe en çok demir – çelik alaşımı tipleri kullanılmaktadır.