Aristo kimdir?

Aristo

Aristo hayatı, felsefesi ve eserleri

Aristo; Plato’nun öğrencisi ve Büyük İskender’in öğretmeni. Yunan tarihinin en büyük entelektüel figürlerinden biri olan antik Yunan filozof ve bilim adamıydı. Aristo bilimsel yöntemi, bilimsel araştırma için kullanılan süreci yarattı. Etkisi, Helenistik (Antik Yunan) ve Roma dönemlerinin bilim ve felsefesinin temelini oluşturdu ve binlerce yıl sonra bile bilimi ve felsefeyi etkiledi.

Hem Hıristiyan Skolastik felsefesi hem de Ortaçağ İslam felsefesi için çerçeve ve araç olan felsefi ve bilimsel bir sistemin oluşturucusudur. Rönesans’ın, Reformasyonun ve Aydınlanmanın entelektüel devrimlerinden sonra bile, Aristo kavramları Batı’nın düşünce sisteminde sağlam bir yer edinmiştir.

Aristo’nun entelektüel yelpazesi, biyoloji, botanik, zooloji, kimya, etik, tarih, mantık, metafizik, retorik, zihin felsefesi, bilim felsefesi, fizik, şiir, siyaset teorisi, psikoloji gibi bilimlerin ve sanatın çoğunu kapsayan çok geniş bir yelpazeydi.

Metafizik ve bilim felsefesinde olduğu kadar, etik ve politik kuramdaki yazıları da incelenmeye ve çalışmaları çağdaş felsefi tartışmalarda güçlü bir akım olmaya devam ediyor.

Çocukluğu ve Gençlik Yılları

Aristo (Aristoteles), Yunanistan’ın kuzeyinde, Makedonya’nın Chalcidic yarımadasında küçük bir kasaba olan Stagiros (daha sonra Stagira) ‘da doğdu. Babası Nicomachus, önemli sosyal bağlantıları olan tanınmış bir doktordu. Aristo’nun bilime olan ilgisi elbette babasının çalışmalarından kaynaklanıyordu, ancak Aristo özellikle tıp bilimi ile ilgilenmedi. Çocukluğu ve ilk yılları ile ilgili yaşantısı çok net değildir. Babasının Makedonya kralı ve Büyük İskender’in dedesi olan Amyntas II’ye doktor olarak hizmet ettiği biliniyor bu nedenle Aristo’nun çocukluğunun bir kısmının burada geçtiği söylenebilir.

Babasının 367 yılında ölümünden sonra, Aristo, Platon Akademisi’ne katıldığı Atina’ya göç etti. On yedi yaşındayken Platon’un filozofların eğitimi için kurduğu okul olan Akademiye (M.Ö. yaklaşık 428-434) katıldı.  Platon Akademisi’nde Plato’nun öğrencisi ve meslektaşı olarak 20 yıl kaldı. Platon’a olan saygısı ve hayranlığı her zaman müthiş olsa da, sonuçta ilişkilerinde bir kopuşa neden olan farklılıklar ortaya çıktı. Platon’un ölümü üzerine Aristo, Assos’u (Assos, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin yaklaşık 17 km. güneyindeki Behramkale Köyü’nde yer alan bir antik kent.) terk etti. Bir filozof olan arkadaşı Xenocrates (M.Ö. 396 – M.Ö. 314) ile birlikte Atarneus’a yerleşti.  Buraya, daha önce yerleşmiş olan Platoncuların (Platon’un takipçileri) arasına katıldı. Atarneus hükümdarı Hermias’ın yeğeni Pythias ile evlendi.

M.Ö. 342’de Aristo Philip tarafından yönetilen Makedonya’ya geri döndü. Orada Büyük İskender olarak bilinen ve bütün Pers İmparatorluğu’nun efendisi olacak olan Alexander’a öğretmen oldu. Aristo’nun elinde yetişen Büyük İskender’in eğitiminin içeriği ile ilgili çok az bilgi vardır, ancak Aristo’nun genç Alexander’a ne gibi siyasi tavsiyelerde bulunduğunu bilmek oldukça ilginç olurdu. Ne yazık ki o dönemden geriye pek fazla birşey kalmamıştır. Büyük İskendere verdiği tavsiyelerin tek göstergesi, filozofun İskender’e Rumların lideri olması gerektiğini, ancak tavsiyesini dinlemeyip barbarların (yabancıların) efendisi olduğunu söyleyen bir mektubun bir parçasında bulunmuştur.

Peripatetik Okulu veya Ekolü

Aristoteles M.Ö. 335 yılında İskender’in Atina’daki temsilcisi olan Makedonyalı general Antipater’ın koruması altında bulunan Atina’ya döndü.  Aristoteles, Apollon Lyceus tapınağının yakınında bulunan Lyceum adlı kendi felsefe okulunu kurdu. Peripatetik Okulu olarak da bilinen bu okul, adını bir ucundan diğer ucuna uzanan sütunlu yürüyüş yolundan almıştır. Dersler sabah ve öğleden sonra oturumlarına ayrıldı. Sabahları daha zor olan derler ve öğleden sonraları daha kolay ve daha popüler olanları işleniyordu. Aristo M.Ö. 323 yılında Büyük İskender’in ölümüne kadar okula kendisi  liderlik etti. Makedonyalılarla olan yakın ilişkisi nedeniyle kendi güvenliğinden duyduğu endişe nedeniyle Atina’dan ayrıldı ve Yunanistan’ın Chalcis kentine gitti. Ertesi yıl bağırsak problemleri nedeniyle öldü.

Aristo’nun mirası Diogenes Laertius’un yazılarında korunmuştur. Mirasını karısı Pythias, kızı, oğlunun yanı sıra kölelerine bırakmıştır.

Aristo’nun Eserleri

Aristoteles çok sayıda yazı yazdı, ancak çok azı günümüze kadar ulaşabildi. Aristoteles başlangıçta diyalog  (konuşma biçimindeki yazılar) formunda yazdı ve Diyalogların çoğunu oluşturan ilk yazılarında güçlü bir Platon etkisi bulunmaktaydı. Örneğin Eudemus diyalogu, ruhun bedende hapsedildiği ve sadece, bedenin geride kaldığı zaman daha mutlu bir yaşama sahip olacağı gibi Platonik görüşünü yansıtır. Aristoteles’e göre, ölüler yaşayanlardan daha kutsanmış ve mutludurlar ve ölmek, gerçek bir eve dönmektir.

Aristo’nun yazılarının çoğu Diogenes Laertius tarafından kaleme alındı fakat bunların başlıkları biliniyor olsa da içeriklerinin bir çoğu kayboldu.

Bu önemli eserler arasında Retorik, Eudemus (Ruh Üzerine), Felsefe Üzerine, Alexander, Sofistes, Adalet Üzerine, Zenginlik Üzerine, İbadet Üzerine ve Eğitim Üzerine yazılmış olanları vardı. Bunlar halk için yazılmış çok çeşitli eserlerdi ve popüler felsefi temaları işlemekteydi. Platon’un diyalogları şüphesiz, bazıları için ilham kaynağıydı, ancak Platon ile Aristo arasındaki ters düşme, bu eserlerde de belli bir ölçüde kendini göstermektedir.

İkinci bir yazı grubunun, en önemlileri arasında Atinalılar Anayasası’nın hayatta kalan parçası olan bilimsel ve tarihsel materyal koleksiyonlarından oluşmaktadır. Bu eserler, Aristo ve öğrencilerin çeşitli politik teorileri analiz etmek amacıyla topladıkları ve çalıştıkları geniş Anayasa koleksiyonunun bir parçasını oluşturdu. 1890’da Mısır’da Atinalılar Anayasası’nın keşfi, Aristo’nun zamanının Atina demokrasisinin (seçilmiş görevlilerden oluşan bir hükümet) doğasına yeni bir ışık tuttu. Aynı zamanda Aristo’nun tarihi ve bilimsel eserleri ile kendisini takip edenler arasındaki kalite farkını ortaya çıkardı.

Aristoteles’in halefi olan Theophrastos, Aristoteles’in ölümünden sonra, onun el yazmalarını korudu. Theophrastus öldüğünde ise Aristoteles’in eserleri saklandı ve ilk yüzyılın başına kadar tekrar ortaya çıkmadı. Yazıları daha sonra Roma’ya götürülüp Andronicus tarafından M.Ö. birinci yüzyılda  düzenlenmiştir. Bugün hayatta kalan metinler Andronicus’un revizyonlarından oluşmaktadır ve muhtemelen Aristo’nun kendisinin yayınlamak için hazırladığı eserleri temsil etmemektedir.

Aristo Felsefesi ve Bilimsel Sistemler

Bununla birlikte, hayatta kalan yazılar, Aristo’nun büyüklüğünü ve kalitesini göstermek için yeterlidir. The Topics (Konular) ve Analytics (Analitik)  mantık ve diyalektiği ele alır ve Aristo’nun bilimsel ve felsefi tartışmanın gelişimine katkılarını ortaya çıkarmaktadır. Doğaya dair görüşleri, Aristotelesizm ve Platonizm arasındaki en ciddi farkı gösteren Fizik ve Metafizik’te ortaya konmuştur.

Aristo’ya göre;

Tüm araştırmalar duyuların kaydettiği şeylerle başlamalı ve yalnızca bu noktadan düşünceye doğru hareket etmelidir. Bu entelektüelleşme sürecinin bir sonucu olarak, Platon’un güzellik ve iyiliği temsil ettiğini söylediği Tanrı, Aristoteles için en yüksek varoluş biçimidir ve tamamen önemsizdir. Evren bu Tanrıdan etkilenmiş olmasına rağmen, Aristo’nun Tanrısı ne evreni yarattı ne de kontrol ediyor. İnsanoğlu, Tanrı’nınkine benzeyen ve düşünen tek yaratıktır, bu yüzden insanın en yüksek amacı, Tanrı gibi soyut bir akıldır ve bu amaca ulaştığı ölçüde daha gerçek bir insandır.

Aristo’nun çalışmaları sonraki zamanlarda yanlış anlaşıldı. Yazılarında ortaya koyduğu bilimsel ve felsefi sistemler, nihai cevap olarak alınması gereken sonuçlar değildir, daha ziyade deneysel pozisyonlar, dikkatli gözlem ve analiz yoluyla gerçekleşmiştir. Aristo’nun ölümünden yüzlerce yıl sonra Avrupa’nın büyük bir bölümünü yöneten Roma İmparatorluğu’nun yavaş entelektüel iklimi ve tamamen bilim dışı Hıristiyan Ortaçağ’ı (476-1453) sırasında, Aristo’nun doğa ve bilim hakkındaki görüşleri tam bir sistem olarak ele alındı. Sonuç olarak, Aristo’nun etkisi muazzamdı.

Aristo öğretmeni Plato ile insan düşüncesini uyarma, harekete geçirme rolünü paylaşmıştır. Platon, geç antik çağda (Orta Çağ’dan yıllar önce) bu büyük ruhsal hareketin gelişimi üzerinde daha doğrudan bir etkiye sahipken Aristo ise bilim üzerinde daha büyük bir etkiye sahipti.

Bu arada Aristotle ismi “en iyi amaç” anlamına gelmektedir.

Paylaşın Bilgi Çoğalsın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir