Kahve hem sıcak hem de soğuk olarak servis yapılan en popüler içecek. İçerisinde bulunan kafeinin canlandırıcı etkileri çok eski zamanlardan beri biliniyor. Günümüzde kahve en çok Kolombiya, Brezilya ve Vietnam’da üretiliyor. Bu bilgilerin yanında kahveyi kimin bulduğuna ve kahve ile ilgili bazı ilginç bilgilere bir göz atalım.
Hiç kimse kahvenin nasıl keşfedildiğini ve kim tarafından bulunduğunu tam olarak bilmiyor, ancak kökeni hakkında birçok efsane bulunmaktadır.
Kahveyi kimler buldu
Tarihsel bilgilere göre, Etiyopyalılar kahve çekirdeğinin insana enerji verdiğini ilk keşfedenler oldu. Dünya çapında yetişen kahve mirasını yüzyıllar öncesinden Etiyopya yaylasındaki antik kahve ormanlarından almaktadır. Rivayete göre bir keçi çobanı olan (Halid) Kaldi’nin keçiler tarafından çok sevilen kırmızı meyveri olan ağacın potansiyelini ilk kez keşfeden kişi olduğu söyleniyor. Hikayeye göre, Kaldi’nin keçileri kahve meyvelerini yedikleri zaman daha enerjik oluyorlar ve geceleri uyumak istemiyorlardı. Bunu fark ettikten sonra kahve çekirdeklerini bir hocaya götürür. Hoca bu meyvelerle bir içecek yapmış ve içmiş. Bu içecek onu uzun saatler boyunca uyanık tutmuştur. Ondan sonra uyanık tutan bu meyveler diğer insanlar arasında yaygınlaşmaya başladı.
Kahve Arap yarımadasına ulaştığında, dünyaya yayılamaya başlayacak bir yolculuk başladı.
Kahve yetiştirilmesi ve ticareti 9. yy yüzyılda Arap Yarımadası’nda başladı. 15. yüzyılda, Arabistan’ın Yemen şehrinde kahve yetiştiriliyordu ve 16. yüzyılda İran, Mısır, Suriye ve Türkiye’de kahve biliniyordu. Araplar’ın yetiştirdiği kahve çekirdeği, ticaretin genişlemesiyle, Yemen ve Kuzey Afrika gibi diğer yerlere ulaşmıştır. İlerleyen zamanlarda kahve Avrupa ve Hint pazarlarında geniş bir yer edindi.
Kahve sadece evlerde değil, aynı zamanda Yakın Doğu’daki şehirlerde görülmeye başlayan “qahveh khaneh” adı verilen pek çok ortak kahve evinde de görülüyordu. Kahve evlerinin popülaritesi inanılmaz seviyeye geldi ve insanlar her türlü sosyal aktivite için kahvehaneleri kullanmaya başladırlar. Sadece kahve içip sohbet etmekle kalmadılar, aynı zamanda müzik dinlediler, sanatçıları izlediler, satranç oynadılar ve güncel haberleri tartıştılar. Kahve evleri hızla “Bilgi Merkezleri” olarak adlandırılmaya başlandı.
Her yıl dünyanın her yerinden kutsal Mekke’yi ziyaret eden binlerce hacı bu “Arap Sarabı” ile tanıştı.
Yakın Doğu’ya giden Avrupalı gezginler, sıra dışı, siyah içeceğin hikayelerini Avrupada anlatmaya başladılar. 17. yüzyılda kahve, Avrupa’ya doğru yol aldı ve kıta boyunca oldukça popüler hale geldi.
Bazı insanlar bu yeni içeceğe şüphe veya korkuyla tepki göstererek “Şeytan’ın acı bir icadı” olarak adlandırdılar. Yerel din adamları 1615’te Venedik’e geldiğinde kahveyi kınadılar. Tartışmalar Papa III. e kadar geldi. Papa, bir karar vermeden önce içeceğin tadına bakmaya karar verdi ve içeceği o kadar tatmin edici buldu ki terddütsüz sakıncası olmadığına dair onayı verdi.
Tüm tartışmalara rağmen, kahve evleri hızla İngiltere, Avusturya, Fransa, Almanya ve Hollanda’nın büyük şehirlerinde sosyal aktivite ve iletişim merkezleri haline geliyordu. İngiltere’de “penny üniversiteleri” diye adlandırılıyordu. Çünkü bir penny fiyat ödeyerek bir fincan kahve alabilir ve konuşmalara ve tartışmalara dahil olunabiliyordu.
Kahve, zamanla, o dönemlerin kahvaltı içecekleri olan bira ve şarabın yerini almaya başladı. Sabahları alkol yerine kahve içenler güne iyi ve enerjik başlıyorlardı. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde çalışma kaliteleri büyük ölçüde gelişti.
17. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Londra’da 300’den fazla kahve evi vardı; bunların birçoğu tüccarlar, nakliyatçılar, brokerler ve sanatçılar gibi benzer düşünen insanları bir araya getiriyordu. Birçok işletme uzmanlaşmış kahve evlerinden büyüdü. Örneğin, Lloyd’s of London, Edward Lloyd’s Coffee House’da ortaya çıktı.
1600’lerin ortalarında, kahve New York’a getirildi. Amerika’da da kahve evleri hızla ortaya çıkmaya başladıysa da, çay hala Amerika’daki en popüler içecekti.
Kral George III’ün dayattığı çay üzerine konulan ağır bir vergiye karşı isyan eden Bostonlular çayı tahttan indirdi. Boston Çay Partisi olarak bilinen isyan, Amerikan içki tercihini bundan sonraki yıllar için kahve olarak değiştirdi.
İçecek için talep artmaya devam ederken, Arabistan dışında kahve yetiştirmek için sert bir rekabet ortamı oluşmaya başladı.
Hollandalılar nihayet 17. yüzyılın ikinci yarısında kahve fidanı elde ettiler. Onları Hindistan’a dikme konusundaki ilk girişimleri başarısız oldu, ancak Batavia’da, şu anda Endonezya’da bulunan Java adasındaki çabalarıyla başarıyı elde ettiler. Bitkiler büyüdü ve yakın zamanda Hollanda’da kahve üretiminde verimli ve büyüyen bir ticaret aktörü halini aldı. Daha sonra Sumatra ve Celebes adalarına kahve ağaçları ekimini genişletti.
1714 yılında Amsterdam Belediye Başkanı, Fransa Kralı XIV. Louis’e bir kahve fidanı hediye etti. Kral, fidanın Paris’teki Kraliyet Botanik Bahçesine dikilmesini emretti. 1723’te, genç bir deniz subayı olan Gabriel de Clieu, Kral’ın bitkisinden bir fide çaldı. Zorlu bir yolculuğa rağmen fideyi Martinik’e güvenli bir şekilde ulaştırmayı başardı.
Bir kez dikildikten sonra, fide hızlıca gelişti, sonraki 50 yıl içinde Martinique adasında 18 milyondan fazla kahve ağacı vardı. Daha da inanılmaz olan şey, bu fidenin Karayipler, Güney ve Orta Amerika’daki tüm kahve ağaçlarının ebeveyni olmasıydı.
Ünlü Brezilya kahvesi, imparator tarafından Fransız Guyanası’na kahve fideleri almak için gönderilen Francisco de Mello Palheta’ya borçludur. Fransızlar paylaşmaya istekli değillerdi, ama Fransız Valisi’nin karısı, güzel görünüşüyle onları büyüledi. Ayrılmadan önce ona büyük bir çiçek sepeti verdiler. Sepetin içinde bir milyar dolarlık endüstri başlamak için yeterli kahve çekirdeği de vardı.
Misyonerler ve gezginler, tüccarlar ve kolonistler kahve tohumlarını yeni topraklara taşımaya devam ettiler ve dünya çapında kahve ağaçları dikildi. Plantasyonlar muhteşem tropikal ormanlarda ve engebeli dağ yaylalarında kuruldu. Bazı mahsuller gelişirken, diğerleri kısa ömürlü oldu. Kahve ekonomisi üzerinde yeni uluslar kuruldu. 18. yüzyılın sonunda kahve dünyanın en karlı ihracat ürünlerinden biri haline geldi. Ham petrolden sonra, kahve dünyanın en çok aranan ürünüdür.
Ek ve Diğer Önemli Bilgiler
1587 yılında, Abdal Qadir al Jaziri tarafından yazılan “Umdat al safwa fi tepe el-qahwa” Kahvenin Tarihi adlı eseri ile farklı hukuki tartışmalar yaratsa da kahve ile ilgili oldukça ilginç bilgilere yer vermiştir. Bu özel eser, Jamal al-Din al-Dhabhani’nin, Müslüman dünyasında kahveyi bulan ilk kişi olarak tarihe geçmişitr.
Yemen kahve için başlangıç noktası oldu. 1554 yılında, ilk kahvehane İstanbul’da açıldı. Kahve, o dönemde muhafazakâr kesim tarafından, ağırlıklı olarak uyarıcı etkisi nedeniyle iyi karşılanmadı ve pek çok yerde kahve içmek yasaklandı. 1524 yılında, Yavuz Sultan Selim kahve yasağını kaldırdı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun toprağı olan Yemen’de yetişen kahve tüccarlar sayesinde önce İstanbul’a oradan’da İtalya’ya ulaştı. İtalya üzerinden tüm Avrupa’ya yayıldı. 1645 yılında, Avrupa’daki ilk kahvehane, Venedik’te açıldı. 1583 yılında Hindistan’da kahve üretimi için, bir İngiliz ve bir de Hollandalı şirket açıldı.