Kravatı kim buldu

Kravatı kim buldu, Kravatı kim icat etti. Kravat, Papyon Kravat erkeklerin 350 yıllık, hatta kimi iddialara göre 3.500 yıllık rakipsiz aksesuvarı. İnsanlar, çok uzun zamanlardan beri, soğuktan, kirden, terden korunmak için boyunlarını kumaş parçalarıyla sarmışlardı.

Ava çıkan, tarlada çalışan, ovalarda ve yükseklerde savaşan erkeklerin kıyafeti-nin hiç ayrılmayan bir parçası olmuştur boyunbağı. Boyunbağı bir giysidir; erkek giysilerinden biri. İşlevseldir. Soğuktan ve sıcaktan, terden kirden korur. Ama kravat bir giysi değil, bir gösteriştir. Doğanın belki de en renksiz canlısı olan insan soyunun erkeğinin kendini süsleme aracı. Erkekler boyunbağını bir giysi olarak kullandıkları zamanlarda da süsleniyorlardı elbette; parlak taşlarla süslenmiş, egemenliklerinin simgesi yüzükler takıyorlardı. Boyunbağının işlevselliğinden çıkıp erkeklerin aksesuvarı olması için modern dünyanın kuruluşunu beklemek gerekti.

Avrupa’nın, iz bırakan, yaşamın bir parçası olan her modası gibi, bir bunalım döneminden çıkmasını, rahatlamasını beklemek gerekti. Avrupa tarihınde Otuz Yıl Savaşları diye bilinen dönemin bitişi insanlar için bir karabasandan uyanmak, yaşamın zevklerini yeniden tadabilmek, yeni modalar yaratmak, sokağa çıkmak, eğlenmek, süslen-ek demekti. İşte Avrupa, o yıllarda, boyunbağlarını neredeyse bir süs haline getirmiş olan Hırvat askerleriyle tanıştı. Rütbesiz askerlerin kaba kumaşlardan yapılmış boyunbağları, subaylarda neredeyse bir rütbe göstergesine dönüşüyor, ipek ve muslin gibi gösterişli, pahalı kumaşlardan dokunuyordu.

Hırvat askerlerinin kravatı, askeri bir giysinin güzelleştirilmeye çalışılmış halinden başka bir şey değildi. Bir asker için yaşamsal zorunluluk olan kılıcın, meçin, parlak taşlarla, püsküllerle süslenerek taşınması gibiydi. Ama Hırvat subayların boyunbağları çok gösterişliydi. Şimdi kravat dediğimiz o vazgeçılmez aksesuvarın bir moda, bir top-lumsal statü göstergesi, bir egemenlik simgesi olarak Avrupa’ya yayılmaya başlaması, işte paralı Hırvat askerlerinden oluşan bir alayın taktığı bu boyunbağından doğup gelişmiştır.

1635’te, Otuz Yıl Savaşları’na paralı asker olarak katılan Hırvat Alayı Fransa’ya gelir. Hırvat Alayı’nın askerleri, bütün boynu çepeçevre doladıktan sonra püsküller halinde aşağı salınan ya da uçları bir rozetle bırleştirilmiş boyunbağları takıyorlardı. Zamanın kralı XIV. Louis’nin, giyim kuşamını süslemeye, kuyruğunu açmış bir tavus kuşu gibi dolaşmaya pek meraklı olduğu söyleniyor. Bu tutkusunun, hem Hırvat Alayı’nı hem de Hırvat askerlerinin boyunbağlarını Fransız Monarşisi’nin simgesi haline getirmesine neden olduğu belirtiliyor. Zamanın saygın erkekleri, yani soylular ve askerler, daha o zamandan aslında bugün taktığımız kravatların atalarından olan Hırvat boyunbağını boyunlarına dolar olmuşlardı.

Fransızcada Hırvat, “Croater” olarak söyleniyor ve iddia ediliyor ki kravat kelimesi, yani Fransızcasıyla “cravate”, Hırvat’ın yanlış söylenmesinden çıkmış. Yani kravat Hırvat demek. Ama şüpheli tabii; çünkü itiraz edenler de var. Bugün Sırp-Hırvatça’cla kravatın iki karşılığı bulunuyor: “kravata” ve “masna”. Kimi araştırmacılar, “cravate” kelimesinin Fransa’ya giden Hırvat alayından önce de kullanıldığını iddia ediyorlar. Fransa’da daha 14. yüzyılda, yani Hırvat askerleri boyunbağlanyla Paris sokaklarında arz-ı endam etmeden üç yüz yıl kadar önce `cravate” kelimesınin parşömenden yapılmış şerit ve bez parçası anlamına geldiğini söylüyorlar. Bu araştırmacılara göre “cravate” yani kravat, şerit halinde bez parçası demek; yani boyna dolamaya çok uygun.

Yine söylenenlere bakılırsa, daha 1590’da, yani Hırvatların boyunbağından önce, İtalyancada, “cravata” diye bir kelime var. Fular, atkı ve boyunbağı anlamında kullanılıyor. Ama Romalılar boyunbağına, atkıya, fulara “focale” di-yorlardı; kravata hiç benzemiyordu. Hırvatlar kültürel olarak önce Roma’ya, sonra Batı Roma’ya yakın olmuşlardı.

Paylaşın Bilgi Çoğalsın