Technicolor, renkli baskı elde etmek amacıyla uygulanan boya aktarma tekniklerine dayalı renkli sinema yönteminin tescilli ticari adıdır. 1932’de geliştirilen bu işlemde, ışık demetini ayıran bir optik küp ile üç tane siyah-beyaz filmden yararlanılıyordu. Işık demeti kameraya girerken üç bölüme ayrılıyordu; demetlerden biri tayfın kırmızı bölgesini, öbürü yeşil bölgesini, üçüncüsü de mavi bölgesini seçiyordu. Her imge eşzamanlı olarak üç ayrı siyah-beyaz film şeridi üzerinde tespit ediliyor, her film ayrı ayrı banyo edilerek basılıyordu. Daha sonra bu filmler ilgili renklerdeki boyaların içinden geçiriliyor, üst üste katmanlar halinde birleştiriliyor ve böylece doğal renge çok yakın bir renk elde ediliyordu. Daha sonraları çekim için üç katlı tek bir negatif film kullanılmaya başladı. Bu filmden üç ayrı negatif baskı yapılabiliyordu. Bu üç ayn renkli şeritler uygun biçimde boyanıp son bir emülsiyondan geçirilerek tam renkli imge elde ediliyordu.
Technicolor, her ne kadar 1903’te Fransız Leon Didier’nin buluşu olarak ortaya atılmışsa da, daha 1881’de ABD’li Warnake aynı sistemi düşünmüştür. Dolayısıyla ilk renkli filmi de ABD’liler gerçekleştirmiştir.
Teknicolor sistemi de, trikom baskıya benzetilebilir. Basit bir jelatin film, sırayla üç renkle işlenir. Asıl sorun, üç renk matrisini kusursuz bir biçimde üst üste getirmekti. ABD’li Herbert Kalmus ilk Teknicolor laboratuvarını 1915’te Birleşik Amerika’nın Boston kentinde kurdu. İlk teknicolor sistemiyle çevrilen film de, Grace Darmond ve Niles Welch’in 1917’de rol aldıkları Aradaki Körfez’di. bunda iki renkten yararlanılmıştı.
1932’de trikrom olarak çevrilen ilk film ise Walt Disney’in Çiçekler ve Ağaçlar’ıydı. Teknicolorlarla çevrilen film ise, 1935’te Ruben Mamulyan’ın çevirdiği Becky’tir.