Fitoterapiyi kim buldu

Bilim dışı tıbbın en eski türü kuşkusuz fitoterapidir: hastalık ve rahatsızlıkları bitkilerle iyileştirmek. Bu tıbbi uygulamanın , insanın, hayvanların davranış ve alışkanlıklarını incelemeye başlaması ile ortaya çıkmış olmalıdır. Gerçekten de bazı hayvanlar beslenme koşullarını denetleyen özel doğa yasalarınca korunurlar. Örneğin köpekler ve kediler, olağan dışı içgüdülerin etkisinde bir takım müshil etkili bitkileri kemirerek kabızlığı önlerler. Bugün ve bu çağda bile ilkel insanlar arasında bazı fitoterapatik uygulamalar sürmektedir. Bunlar kuşaktan kuşağa geçerek gelirler. “İlaç kesesi” denen iyileştirici bitkilerle dolu, Kuzey Amerika boylarına ait kızılderililerce uğur olarak saklanan kese, 19. yy. kızılderili savaşçısının yola çıkmadan yol çantasına yerleştirdiği kesenin aynıdır. Birkaç yıldan beridir çağdaş tıp, fitoterapiye yeniden önem vermeye başlamıştır.

Fitoterapi bitkilerle tedavi anlamına gelmektedir. Terim ilk olarak Fransız hekim Henri Lenclerc (1870-1953) tarafından La Presce Medical adlı tıp dergisinde kullanılmıştır.

Hastalıkları tedavi etmek için insanoğlu çok eski çağlardan beri bitkilerden fayda ummuş ve karşılığını da almıştır. Günümüzde fitoterapi Eczacılığın Farmakognozi ana bilim dalınca ele alınır. Geçmişteki fitoterapi uygulamaları ile günümüz arasında en büyük fark artık bitkilerin bütünüyle değil, faydalı parçalarının tedavi amacıyla kullanılmasıdır. Örneğin eskiden bir bitkinin uçucu yağından faydalanmak için onun çayı yapılıp içilirken şimdi o bitkideki uçucu yağ ekstre edilerek tek başına kullanılmaktadır. Bu da bitkinin diğer faydasız ancak yan etkileri de olabilen bölümlerinden hastayı uzak tutmayı sağlamaktadır. Günümüzde fitoterapinin en çok geliştiği ülke Almanyadır.

Bitkilerin sağaltımda kullanılışına ilişkin ilk yazılı belge M.Ö. 3000’lere kadar gitmektedir. Mezopotamya bölgesindeki Sümer, Asur, Akat gibi uygarlıklarda bitkisel ilaçların kullanıldığı bilinmektedir. Yine Çin ve Hint tıbbında da bitkilerin önemli bir yeri vardır. Yunan tıbbının babası sayılan Hipokrat’ın kitabında bitkisel ürünlerden söz edilmektedir. İslam uygarlığında İbn Sina ve Al Gafini’nin bitkisel tıp konusunda önemli eserleri bulunmaktadır. İbn-i Sina “El Kanun fi’t tıbb” kitabında sağaltıcı bitkilerin tanıtımı ve kullanılışına geniş yer vermiştir.

20.yüzyılda kimya ve biyokimya alanındaki gelişmeler sonucunda bitkilere ilişkin toksikolojik, farmakolojik ve klinik çalışmalar yapılabilme imkânı doğmuş ve ilaç yapımında bu bitkilerden faydalanabilme imkânı artmıştır. Kullanılan ilaçların bir bölümünün muhteviyatında bu araştırmalardan elde edilen bulgularda ortaya çıkan maddeler yer almaktadır.

Bitkisel ürünlerin doğal oluşu kullanıcıya hiçbir şekilde zararlı etkide bulunmayacağı anlamına gelmemektedir. Bitkilerin veya bitkisel ürünlerin bazı ilaçlarla birlikte kullanıldığıda toksikolojik etkilerin ortaya çıktığı belirlenmiştir.

Paylaşın Bilgi Çoğalsın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir