Kapı numaraları olmasaydı sanırım adresleri bulmakta oldukça zor olacaktı. Binaların numaralandırılmaları ve bu numaraların, binaların caddeye bakan yüzlerindeki kapıların üzerine çakılması işlemi ilk kez 1463 yılında Paris’te Pont Notre-Dame’da kullanıldı.
1708 yılında Londra’da yayınlanan “View of London” gazetesi, Prescot Caddesi’nde yaşayan bazı Avrupalı göçmenlerin oturdukları evleri numaralandırdıklarını haber verdi. 1763 yılında, Londra’da bir düzine kadar semtte evlerin kapıları numaralandırılmış durumdaydı.
İki yıl sonra Avam kamarası’nda kabul edilerek yürürlüğe giren bir yasa ile, kent sınırları içinde bulunup da, üzerinde kime ait olduğunu belirtir bir levha bulunmayan “her eve bir numara verilmesi” zorunlu hale getirildi. Numaralandırmanın ilk etkisi, tüccarların köşebaşlarına, dükkânlarının yerlerini belirlemek için koydukları işaretlerin ortadan kalkmasıyla görüldü.
Adres, belli bir konumun, önceden belirlenmiş yönergelerle ulaşılmasını sağlayan kısa dipnottur. Kısacası bir yerin konumunu açıklayan nota adres adı verilmektedir. Adres kavramı, içinde sokak, cadde, ülke, şehir gibi yönergeleri içeren bir tür açıklama ibaresidir. Bir konumun adresi verilecekse, öncelikle bu yönergeler bulunmalıdır. En küçük birimden, ülkeye kadar devam eden bir şekilde belirtilmelidir.
Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre adres, Fransızca kökenli bir sözcük olup “Bir kimsenin arandığında bulunabileceği yer, oturduğu yer” anlamına gelmektedir.