İlk Mühendisler – İlk Mühendis Kimdir?

ilk-muhendisler

Mühendisler, uygulama, düzenleme, güvenlik ve maliyet gibi öngörülen sınırlamaları dikkate alarak, hedefleri ve ihtiyaçları yerine getirmek için tasarlayan, analiz ve test yapan, makineler, sistemler, yapılar, araçlar ve malzemeler yapan ve icat eden,  insanlardır.

Mühendislik faaliyeti; matematik, fizik, kimya gibi pozitif bilimlerin, reel insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik eserler ortaya çıkarmak için sistemli bir şekilde uygulanmasıdır. Modern çağda insan ihityaçlarının farklılaşması uzay, genetik, biyonik, mekatronik, sistem ve endüstri gibi yeni mühendislik  dallarının doğmasını sağlamıştır.

İlk insanlar kasnak, kaldıraç ve tekerlek gibi temel icatları tasarladığı için mühendislik kavramı çok eski zamanlardan beri var olmuştur. Mühendisler, eski çağlarda mühendisler genel olarak inşaat çalışmalarını yürütüyorlardı.

İlk Mühendis Kimdir?

Bilinen ilk inşaat mühendisi, Mısırda yer alan Saqqara piramidinin inşaasını yöneten, firavun Djoser‘in başbakanı Imhotep dir. M. ö. 2500 yıllarında Eski mısırda, Uni adındaki bir mühendisin, Nil nehrinin girişinde gemiler için bir geçit açtığı, hiyerogliflerden öğrenilmektedir. Askeri mühendislik alanı ise, M.Ö. 1000 yıllarında Asur Medeniyetinde doğmuştur. Kale duvarlarını yıkmak için yeni sistemler geliştirmişlerdir. Kale kapılarını kırmak için yalıkan Koçbaşı adı verilen ilk savaş makinesi ve mühendislik ürünü Asur Medeniyeti‘nin eseridir.

Antik Yunanistan’da, fizik biliminin ilerlemesi ve teknik alanlara uygulanması, mühendisliğin gelişmesine büyük ölçüde katkıda bulunmuştır. Arkhitekton (İngilizce’deki Architecture kelimesi buradan türemiştir) adı verilen kişiler inşaatların projelerini çiziyor ve plana göre inşaatın yapım işlerini yönetiyorlardı. Arkhitekton olan kişi arazi ölçümü ve değerlendirmesi, mekanik ve inşaat bilgilerine sahipti. Yunanistan’ın en ünlü Arkhitekton’ları arasında, Mnesikles ve İktinos örnek verilebilir.

İlk köprü inşaatı Antik Yunanistan’da yapılan Samos köprüsüdür. Miletos’lu Hippodamos, şehirciliğin öncüsü sayılabilir. Archimedes, hidrostatiği ve uygulamalarını, Eron ise arazi ölçümünü ve galeri planlarını geliştirdi.

Antik Roma’da, arazi ölçücüleri (Agrimensores), geometriciler (mensores) ve yol inşaatçıları (viarum curatores)  ve bunların yöneticisi olan Architectus’lar bulunuyordu. Architectus’un, astronomi, tarih, hukuk, matematik ve felsefe bilmesi, teorik ve pratik bilgilere aynı derecede hakim olması gerekiyordu. Mühendislik tarihi bakımından Romalıların statik bilgilerinde çok ileri olduğu günümüzde bile halen ayakta olan bir çok yapının bulunmasından anlaşılmaktadır.

1100 yılına doğru Su ve yel değirmenleri gibi yeni bir icatlar meydana geldi. Değirmen taşı, hızar ve iplik makinesi gibi mekanik sistemleri çalıştırmak için bu değirmenlerden yararlanıldı.

Rönesans Dönemi

Rönesans Dönemi’nde, sanatçı, mimar ve mühendis ünvanlarını üzerinde taşıyan üstün yetenekli Leonardo da Vinci mühendislikle ilgili 5 000 sayfadan fazla yazılı eser bıraktı. Bu devirde, metalürji ve hidrolikte ilerlemeler oldu, ayrıca matbaanın icadı ile bilgi daha fazla insana ulaşmaya başladı. Hidroliğin öncüsü Hollanda olduğu halde, en büyük hidrolik tesisler Fransa ve İtalya’da yapıldı.

18. yüzyıl, Fransız mühendisliği için önemli bir devredir: 1716’da “Corps des Ponts et Chaussées” kurularak, mimar ve mühendis ayırımı yapıldı.
Aynı dönemde İngiliz mühendisliği, fransız mühendisliğiyle bazı noktalarda ortak, bazı noktalarda farklı bir gelişme gösterdi. İngiltere’de mimar, her zaman inşaat mühendisinden ayırt edildi. İngiliz mühendisliği, köprü, kanal ve su tesisleri yapımı ile özellikle mekanik ve metalürji alanlarında gelişti. 1770’te ilk yarı mekanik, 1785’te de ilk mekanik pamuk dokuma makinesi yapıldı. Demir-Çelik üretimi sanayileşti: Abraham Darby (1677-1717), John Wilkinson (1728-1808) ve Henry Cort (1740-1800), taş kömürün damıtılmasıyle elde edilen kok ile beslenen yüksek fırınlarda dökümcülüğü geliştirdiler.

Thomas Savery ve Thomas Newcomen, taş kömürle ısıtılan suyun sağladığı buharla çalışan pompayı buldular. James Watt, kondansörlü ve düşük basınçlı buhar makinesini icat etti. 1782’de Jonathan Carter Hornblower, çok silindrili buhar makinesini gerçekleştirdi.

XIX. yy., İngiltere’de Vivian, Richard Trevithick, John Blenkinsop ve özellikle George Stephenson’un çalışmalarıyle doğan demiryolu mühendisliğinin de en parlak devri oldu. İngiliz mühendisliğinin diğer başarıları arasında, 1860-1898 yıllarında yapılan Londra metrosu, Thames nehri altında inşa edilen tünel (1825-1834), Mısır’daki Assuan bendi (1898-1902) ve demir köprüler sayılabilir.

Metalürji alanında 19, yüzyılın en önemli olayı, Bessemer ve Thomas’ın çeliği dönüştürme usulleri ile Siemens – Martin yöntemi olarak bilinen dönüştürme sisteminin bulunmasıdır. Fransa’da Gustave Eiffel, yapılarda taşıyıcı sistem olarak çeliğin kullanılmasına öncülük etti: 1889’da tamamlanan Eiffel Kulesi, çağın en önemli yapısı oldu. İtalya’da Moncenisio dağ tüneli (1852 -1871) ile Sempione dağ tüneli (1898-1905), Mısır’da Süveyş Kanalı (1869), 19. yüzyılın büyük inşaatlarıdır.

Amerikan mühendisliği, 19. yüzyıldan itibaren gelişmeğe başladı. Amerika’nın en büyük rakibi olan Sovyetler Birliğinde mühendisliğinin ve teknolojisinin gelişmesi de, bu hızlanmanın etkenlerinden biridir.

19. yüzyılın başında Amerika’nın en büyük teknik sorunu ulaşımdı. Bu yüzden, mühendislik çalışmaları, köprüler, kanallar ve demiryolları üstünde yoğunlaştı. Ulaştırma araçlarında büyük hız sağlamak amacıyle, daha güçlü buhar makineleri yapılmaya başlandı.

Amerikan mühendislik tarihinin en çok etkileyen madenciliktir. Altına hücum, maden araştırmalarının ilerlemesine ve işletme yöntemlerinin gelişmesine yol açmıştır: Arizona’da, John Parke Channing’in (1863-1942) çabalarıyla karışımları ayırmak için yüzdürme metodu uygulanmaya başlandı (1906). Petrole hücum, Kuzeybatı Pennsylvania’da Titusville yakınında başladı. Petrolcülüğün öncüsü 1859’da ilk petrol sanayii işletmesini gerçekleştiren Edwin Laurentine Drakedir.

18. ve 19. yüzyıllarda, çeşitli ülkelerin bilim adamları (Galvani, Franklin, Coulomb, Volta, Oersted, Henry, Ampère, Faraday, Wheatstone, Ohm) elektrotekniğin temel prensiplerini ve kanunlarını buldular. İletişim alanında ilk adım telgraf oldu: 24 mayıs 1844’te Samuel Morse, Baltimore ile Washington arasında ilk ünlü mesajını iletti. 1851’de ilk telgraf hattı Calais ile Dover arasında hizmete girdi. 1876’da Philadelphia sergisinde, telefon ilk defa halka tanıtıldı. Ertesi yıl Thomas Edison, icat ettiği gramofonun patentini aldı. İtalyan fizikçisi Antonio Pacinotti, döner halkalı elektrik makinesini gerçekleştirdi. 1869’da Belçikalı elektrik mühendisi Gramme, bir doğru akım üretecini icat etti. İlk dinamolar galvanoplastide, daha sonra Davy’nin 1809’da icat ettiği arklı lambada kullanıldı. Elektrik ampulünün 1878’de Edison tarafından icadından sonra, elektrikle aydınlatma yaygınlaştı.

Elektrik enerjisi termik enerjinin yerini almağa başladı. Doğru akımla çalışan ilk elektrikli lokomotif 1879’da Almanya’da yapıldı. Alternatif akımın aydınlatmada kullanılması için ilk çalşmalar, Massachusetts’de Great Barrington’da (1886) başlatıldı. Alternatif akımlı ilk hidroelektrik santral, Niagara çağlayanından sağlanan enerjiyle çalıştırıldı (1895).

Otomobilin sanayi alanında kullanılması ulaşım tekniğinde devrim yaratmış, yol yapımında büyük gelişmeler olmuştur. Ayrıca otomobil sanayii, yeni sanayilerin de doğmasına yol açmıştr. Motor sanayiinde içten yanmalı motorlar, tepkili motorlar, buhar ve gaz türbinleri büyük çapta gelişti.

20. yüzyılda teknoloji hızla artan bir tempo ile gelişti. Mühendislikte yeni teknikler ve yeni çalışma alanları doğdu. Yapılarda çimento, çelik ve alüminyum büyük ölçüde kullanılmağa başlandı; betonarme yapılar aldı yürüdü.

İkinci Dünya savaşından sonra, elektronik, makine teknolojisi (otomasyon’un doğmasına yol açtı), petrokimya, havacılık, nükleer mühendislik, uzay çalışmaları ve atom mühendisliğinde çok büyük gelişmeler oldu; plastik maddeler ve radyotelevizyon yaygınlaştı.

Çeşitli makineler ve sistemler arasında ortak ilkeleri bilmek ve koordine edebilmek için İkinci Dünya savaşından sonra yeni mühendislik dalları doğdu. Fizik, kimya, matematik ilkelerinin koordine uygulanışının tümü olan mühendislik, insan hayatının incelenmesine, yeni teknik bilgilerle dönmektedir.

Türkiye’de Mühendislik

Türkiye’de Mühendislik Selçuklular Zamanında Başladı. Selçuklular, Anadolu’ya yerleşmeğe başladıktan sonra (1071) bu topraklara kendi din ve geleneklerine uygun bir biçim verdiler. Ordular için kışlalar, halk için evler, cami ve mescitler, hasta haneler, köprü ve yollar yapılması gerekti. Müslüman topluluklar bir yandan yeni şehirler, bir yandan da hıristiyan, musevî çoğunluğun bulunduğu yerlerde yeni türk mahalleleri kurdular. Bu dönemde büyük yapılarda mühendislik görevini de mimarlar yapıyorlardı.

Batılılaşma hareketleriyle birlikte Osmanlı imparatorluğunda Mühendishanei Berrîi Hümayun, Mühendishanei Sultanî, Mühendishanei Bahrîi Hümayun, Hendese-i Mülkiye mektebi, Mühendis mektebi gibi mühendis ve mimar yetiştiren okullar açıldı. Cumhuriyet döneminde mühendis yetiştiren İstanbul Teknik üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Karadeniz Teknik üniversitesi gibi  birçok teknik eğitim kurumu faaliyete geçti

Mühendis ve Mimar Odaları birliği (1954 yılında 6235 Sayılı kanunla kuruldu)

Türkiye sınırlan içinde meslek ve sanatını icraya kanunen yetkili olarak meslekî faaliyette bulunan sivil ve askerî yüksek mühendis, yüksek mimar, mühendis ve mimarları bünyesi içinde toplayan, tüzel kişiliğe sahip meslek kuruluşudur. Birliğin merkezi Ankara’dadır. Birliğe üye odalar şunlardır: Elektrik Mühendisleri, Fizik Mühendisleri, Gemi Makine İşletme Mühendisleri, Gemi İnşa Mühendisleri, Harita Mühendisleri, İnşaat Mühendisleri, Kimya Mühendisleri, Maden Mühendisleri, Metalürji Mühendisleri, Makine Mühendisleri, Meteoroloji Mühendisleri, Orman Mühendisleri, Petrol Mühendisleri, Tekstil Mühendisleri, Ziraat Mühendisleri odaları.

Paylaşın Bilgi Çoğalsın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir